Hepimizin zaman zaman günlük yaşantısından sıkıldığı, sanki günlerin tekrar ettiğini hissettiği dönemler olmuştur. Ya gerçekten bir döngünün içine hapsolduysak ve bu döngüden kurtulma yolunu bulamıyorsak?
Bu hafta karşınıza yine bir isekai manhwa ile geldim. Bu manhwayı ilk okuduğumda aklıma direkt bir film gelmişti. Belki bilenleriniz vardır 'Kelebek Etkisi' isimli bu filmimizle her ne kadar sadece ana gidişat olarak benzeseler de gerçekten ortada bir döngüye hapsolmuşluk var. Ana karakterimiz olan ' Eun Chaerin ', Yarın da Seni Seveceğim isimli kitabımızda baş karakter. Tabii Isekai kanunlarının 57.maddesinin 3.fıkrasına göre de eğer ortada bir reankarnasyon varsa çilekeşlik şarttır. Normalde isekai hikayelerde oluşan sapmalar bu serimizde mümkün değil. Çünkü algoritmasını daha tam çözesem de matrix'in senden istediği bir şey var ve bunu yerine getirene kadar seni öldürüp öldürüp, diriltiyor. Eun Chaerin liseli bir genç kız, müthiş bir güzelliğe sahip bir bakanın bir daha baktığı(!) birisi. Orijinal hikayemizde erkek başrol de her zaman ki gibi uzun boylu, hoş görünümlü, kaslı birisi olan ' Yoo Jeha '. Tabii bu sadece orijinal hikaye için geçerli çünkü işler asla beklediğimiz gibi gitmez, ki gitseydi de zaten biz sıkılırdık. Aynı zamanda Yoo Jeha yüzünü görebildiği tek kişi diğer insanların seslerini duysa da yüzlerini veya bedenlerini sadece gölgeden ibaret olarak görüyor.
Öte yandan manhwada olayları rayından çıkartan bir durum var ama bunun ne olduğunu daha öğrenemedik, fakat bu rayından çıkma durumunun sonu hep kanlı bitiyor dediğim gibi. Chaerin daha öncesinde eğer orijinal hikayeye uygun hareket etmez ise bir sonra ki bölüme geçemediğini deneyimlediği için her hareketini orijinal hikayeye uygun şekilde yapıyor. Sabah özenle hazırlanıp evinden çıkarken de Yoo Jeha ile karşılaşırken de bunun gayet farkında. Her şeyin yolunda gittiğini zanneden Chaerin, Jeha'dan itiraf beklerken bir anda karşısında enfekte olmuş Jeha ile karşılaşınca dünyası başına yıkılıyor. Ve perde; zombiler sahneye girer.
Nereden geldiği belli olmayan bir enfeksiyon sonucunda insanlar başkalaşım geçirmeye başlıyor. Chaerin ilk seferinde ne yapacağını bilemez bir şekilde kaçarken, zombilere en sonunda yemek oluyor ama gözlerini açtığında kendisini yine aynı günde, sabah kalktığı saatte ve yatağında buluyor. Olayları sindirmeye çalışırken neden böyle olduğuna dair bir cevap arayıp bulamıyor elbette ve her ne zaman hikayeden kopuk hareket etmeye çalışsa tekrar ölüyor ve en başa dönüyor. Fakat şöyle de bir durum var ki Chaerin'in kafasının karışmasının en büyük sebebi bu. Orijinal hikaye tipik bir aşk romanı ve ne zombiler var ne karakterlere herhangi bir şey oluyor. Orijinal hikayeye bağlı yaşaması bir yana dursun zombilere karşı ne yaparsa yapsın bir şekilde hep en başa dönüyor.
Hapis olduğu bu döngüden kurtulmak için giriştiği deneyimler her defasında sonuçsuz kalıyor. Jeha her defasında enfekte oluyor, bir süre sonra umudunu kesmiş bir şekilde kendisini zombi sürüsünün önüne attığında ise bir Gölge onu tutup çekiyor. Hepimizin heyecanlandığı nokta burası bence çünkü Jeha ile yaşadığı yakınlaşma da aynı bu şekilde olması gerekiyordu orijinal hikayeye göre. Jeha, Chaerin'i ölümden kurtarıyordu. Peki ya bu Gölge kim? Kesinlikle merak konusu, şu ana kadar sadece Gölgemizin bilekliğini gördük. Yaşanılan olaylar sonucunda Chaerin Gölge ile umudunu kazanmış olsa da son dakika beklenmedik gelişen durum bize sadece Gölgenin elini gösterebildi.
Chaerin'in neden insanları sadece Gölge olarak gördüğüne gelirsek eğer Chaerin hikayede ki herkesi ötekileştirmiş durumda ve hiçbirisi ile iletişim kurmuyor. Manhwayı okurken benim teorim onları görememesinin sebebi onlarla konuşmuyor oluşuydu. Gelin görün ki tam da tahmin ettiğim gibi oldu. Kız birileriyle konuştukça karakter kilidi açılıyor resmen. Ama kız bu konuşacak kimsesinin olmaması durumundan o kadar muzdaripmiş ki orijinal hikayede kötü olan karakterin kilidi açıldığında bir ara kesin ağlayacak dedim o kadar şaşırdı. Ah be ablacım yani konuşsaydın ne vardı en azından aklını sıyırmazdın, insanlar konuşa konuşa anlaşır sonuçta. Tabii kızın üzerinde başrol olmanın verdiği bir özgüven ve komplex de var bu arada, öyle de havalı hanım kızımız. Ama gelin görün ki bir sonra ki bölüme geçebilmek ve zombilerden kurtulabilmek adına konuşmadığı insanlarla kesinlikle bağ kurmak zorunda kalacak ki yavaş yavaş başladı da. Tabii yanlış anlaşılmasın konuşmuyor diye ayıplamıyorum ama... o zamana kadar o kara garabetlerin arasında kimseyle iletişim kurmadan nasıl yaşamış cidden merak ediyorum. Hayret verici.
Gelecek bölümlerde her istila konulu seride olduğu gibi bunda da kesinlikle bir dayanışma göreceğiz, zaten zombi olup da dayanışma olmayan tek seri var o da ' I'm The Legend ' sonunu da hepimiz biliyoruz. Bu da demek oluyor ki; olası bir zombi istilasına karşı ya kendimize bir mavi alev sahiri (bknz; The Thorn That Pierces Me) buluyoruz ya da yüzüne bile bakmadığımız insanlarla geçinmeyi paşa paşa öğreniyoruz. Çizimlerine de ufaktan değinecek olursak eğer ben ilk bölümlerin çizimlerini beğeniyordum biraz gerilim serisi olduğu için güzel yansıtılmış Chaerin'in korku hissettiği ya da tedirgin olduğu sahneler ama son bölümler aceleye gelmiş sanırım pek sade duruyor.
Gelecek bölümlerde görüşmek üzere diyor ve bloğu sonlandırıyorum. Sevgiler...xxx