DECEMBER 9, 2022
Webtoon İncelemesi

The Fake Princess'OP Bunny Genel Bakış

Webtoon İncelemesi

Merhaba, sevgili Manga Ship okuyucuları; Bugün sizlerle beraber “The Fake Princess’ OP Bunny” adındaki webtoon serisinin konusuna, karakterlerine ve fitne dolu ilişkilerine bakacağız.

 Hemen hemen hepimiz bir başkasının yerinde olmayı, onun hayatını yaşamayı hayal etmişizdir. Öyle ki dışarıdan gördüğümüz ve “Ne kadar mutlular ya...” diyerek adlandırdığımız o resmin içerisine girmek için birçok şey verebiliriz. Peki ya intihar eden bir kızın hayatını yaşamaya ne dersiniz? Düşüncesi bile tüyler ürpertici, değil mi? Ana karakterimiz Larissa’nın başına da tam olarak böyle bir durum geliyor. Sabahları gazeteci, akşamları süper kahraman olan Clark Kent misali kızımız, yarı zamanlı olarak, dükün intihar etmiş kızının yerine geçiyor.

Ülkedeki tüm sosyetenin dikkatini çeken, güzeller güzeli, Dük’ün biricik kızı Gerona Lantera intihar ettikten sonra babası asla evlat acısını düşünmüyor. Onun yerine düşündüğü ilk şey “Başlarım böyle işe! Zengin koca ile evlendirecektim daha.” oluyor. Bu da yetmezmiş gibi aynen şu bakışlar ile;

Sokakta gördüğü, gözleri kızı gibi pembe olan ilk kıza yapışıp “Sen artık benim kızımsın!” diyor. Larissa da bir köylü kızı olduğu için (klasik) ailesini daha rahat yaşatma şartı ile kabul ediyor. Dük kafayı iyice sıyırmış, ölen kızının saçlarını Larissa’ya peruk niyetine taktırıyor.

En başından beri dükün amacı neydi? Kızını zengin biri ile evlendirmek. Kızı durmadan veliaht prense ve prensese yakınlaşması için zorluyor. Larissa da normal olarak eline geçen her türlü fırsatı değerlendiriyor. Her imparatorluk webtoonunda olduğu gibi burda da prensesimizin sadık bir hizmetçisi var.

Eli adındaki bu kızımız Larissa için güvenlik kamerası görevi görüyor ve olan biten her şeyi eksiksiz olarak aktarıyor. Öyle ki imparatorluk prensesleri için olan çay partisinde kraliçenin minik kızı Prenses Carlotta’nın bahçeye gittiğinin haberini anında iletiyor. Larissa’nın da bahçeye fırlaması bir oluyor. Tabi yol boyunca aklından bin bir türlü sinsi plan geçiyor. Çok masum gözükebilir fakat bi’ o kadar da kurnaz bir karaktere sahibiz.

Sinsi düşünceleri ile ortalıkta koşuştururken, ayağı yerde duran; pahalı, erkek kıyafetlerine takılıyor ve yere yapışıyor. Tabi o kıyafetlerin arasında minik bir sürpriz var.

Zaten her şey bu inanılmaz tatlı olan ufaklığı bulması ile başlıyor. Ufaklık dediğime bakmayın. Bu minik tavşanın adı Grand Dük Hadelund De Strelitz. Adam tüm ülkelerin adına şeytanlar âlemini engelliyor.

Tabi tüm kadınlar bunun peşinde. Kendisi buna aldırıyor mu? Asla. Neden? Çünkü her birinci erkek karakterin olduğu gibi bu yakışıklının da bir sırrı var. Strelitz ailesine, Eski Ruh’un kanından kalma bir lanet varmış. Samimi bi' sevgiyi hissettikleri zaman bir hayvana dönüşüyorlar ve klasik olarak sadece gerçek aşk ile insan hâllerine dönebiliyorlar. Ayrıca kişinin hangi hayvana dönüşeceği de gebelik sırasında bir rüya ile belirleniyor. Birinci erkek karakterimiz yirmi yıl boyunca karşı cins ile karşılaşmaktan kaçınıyor. Tabi Larissa sağ olsun bu artık mümkün olmuyor.

Dük’ün ona kızacağını bildiği hâlde kaşındığından dolayı tavşanı alıp eve dönüyor. Tabi kara kara düşünmeye başlıyor çünkü Dük, kızın hiçbir şey yapmadığını anladığı an ortalığı yıkacak. Öyle de oluyor ve bağırmaya başlıyor. Tam Larissa’ya vuracağı sırada;

Handelund basıyor tekmeyi. Neye uğradığını şaşıran Dük, tavşan konusunda da kızmaya başlayacağı sırada Larissa ortaya büyük bir yalan atıyor ve tavşanın prensesin hediyesi olduğunu söylüyor. Sanırım dükün ne kadar salak olduğu ortada. Bu yalana inanıyor.

Hatırlıyorsanız size veliaht prensten ve prensesten bahsetmiştim.

Mükemmel kardeş ilişkilerinin yanı sıra Prenses Carlotta kelimenin tam anlamıyla Grand Dük Handelund’a aşık. Odasında Handelund’un büyük bir portresi olmasının yanı sıra bu sevgisini dışarıya göstermekten de hiç çekinmiyor. Biraz şımarık bir karakter olsa da emin olun çok ısınacaksınız.

Öte yandan Prens Caiden daha ağır başlı bir karakter. Handelund ile küçüklükten beri arkadaş olmalarına rağmen Handelund’un minik sırrı hakkında en ufak bir fikri yok. Kardeşine oldukça değer veriyor ve sürekli olarak peşinde geziyor. Ayrıca Larissa’nın söylediği yalan silselisinden de az çok şüpheleniyor.

Bilirsiniz ki yan karakterler bir serinin gidişatında büyük bir rol oynar. Larissa’nın hizmetçisi gibi Handelund’un da onun sırrını bilen sadık bir şövalyesi var.

Sen, seri boyunca Handelund’u Larissa’nın kollarından kurtarmaya çalışıyor. Bu yolda ilerken çok fazla aptalca şey deniyor. Yani, milyarlar edecek sihirli bir taştan kolye yaptırıp vermek gibi aptalca şeylerden bahsediyorum.

Sanırım artık serinin kötü ailesinden bahsetmenin zamanı geldi.

Parvetti ailesi en başından beri Lantera ailesi ile kavgalıymış. Aslında uzun uzun zaman önce iki ailenin de ataları savaş alanında sırt sırta savaşmış. Her nasılsa savaştan sonra düşman hâline dönmüşler ve birbirlerine çamur atmışlar. İşin sonunda Lantera ailesi dük, Parvetti ailesi markiz ünvanını almış. Önde gördüğünüz kızın adı Gerona ve tam bir yılan. Sanki kız şeytandan bin yıl önce doğmuş gibi. Gözü de veliaht prenste.

Seri genel olarak tavşan Handelund’un kendini gerçek aşk yerine manasını yenileyerek insana dönüştürmeye uğraşması ve de Larissa’nın hayatta kalmaya çalışması üzerinden ilerliyor. Oldukça eğlenceli bir o kadar komikti. Sanırım çizimlerine diyebilecek pek bir lafım yok. Öyle ki büyük ihtimalle sadece bir kez görebileceğimiz Larissa’nın kardeşlerine dâhi aşık oldum.

Umarım incelemeyi okurken eğlenmişsinizdir. Şahsen tüm görüşlerimi sizlerle severek paylaştım. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere...